Kürk Mantolu Madonna – Sabahattin Ali
- Pelin YÜCE
- 9 Eki 2024
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 25 Kas 2024
Türk edebiyatının önemli yazarlarından birinden bahsedeceğim bugün. Yazarımız Sabahattin Ali, kitabımız ise Kürk Mantolu Madonna…

Sabahattin Ali, 25 Şubat 1907 tarihinde Eğridere’de doğmuştur. Modern Türk edebiyatının en önemli yazarlarındandır. Güçlü gözlemleri ve toplumsal eleştirileri ile bilinir. Sabahattin Ali, hikayelerinde ve romanlarında, dönemin toplumsal sorunlarına ve bireyin iç dünyasına dair çarpıcı analizler sunar. Yaşamı boyunca birçok zorlukla karşılaşmış ve düşünceleri nedeniyle baskıya maruz kalmıştır.
1943 yılında “Kürk Mantolu Madonna” eserini yayımlamıştır. Türk edebiyatında önemli role sahip diğer eserleri ise; Kuyucaklı Yusuf (1937) ve İçimizdeki Şeytan (1940)’dır. Yazarımız, 1948’de hayatını kaybetmiştir.
Sabahattin Ali'nin "Kürk Mantolu Madonna" adlı eseri birçok dile çevrilmiş ve uluslararası ilgi görmüştür. Bu çeviriler, eserin dünya çapında tanınmasına ve farklı kültürlerde de okuyuculara ulaşmasına yardımcı olmuştur. Kitap özellikle, bireylerin içsel dünyasına yaptığı derin yolculuklar ve yalnızlık temasıyla evrensel bir ilgi uyandırmıştır.
Peki, yazarımız ‘Kürk Mantolu Madonna’ kitabında bizimle neler paylaşıyor?
İnsan ruhunun derinliklerini ele alan ve bizi okurken içsel bir yolculuğa çıkaran bu kitabın ana karakteri Raif Efendi’dir. Kitapta Raif Efendi’nin hayatı ve Almanya’da tanıştığı gizemli bir kadın olan Maria Puder ile yaşadıklarını anlatır. Raif Efendi, içine kapanık, duygularını dışa vuramayan bir adam olarak yaşamını sürdürmektedir. Gençlik yıllarında babasının talebiyle kurslara katılmak için Almanya’ya gider.
Almanya'da bir sanat galerisinde gezinirken "Kürk Mantolu Madonna" tablosunu görür. Sonrasında her gün bu tabloyu görmeye galeriye gider ve bu tablo onun hayatını tamamen değiştirir. Tablodaki kadına duyduğu hayranlık, tesadüfen tablodaki kadını (Maria Puder) görmesiyle gerçek bir aşka dönüşür. Ancak, çeşitli zorluklar ve Raif Efendi'nin toplum tarafından anlaşılmayan iç dünyası bu ikiliyi hüzünlü bir sona sürükler.

Bu romanı ilk okumaya başladığımda sıkılacağımı düşündüğümü itiraf etmek istiyorum. Ancak yazarın insan dünyası ile ilgili tasvirleri ve insana kendini sorgulatan satırları, önyargılarımı tamamen ortadan kaldırdı.
Roman, insan ruhunun en derin, keşfedilmemiş alanlarına ışık tutarak, yalnızlık, tutku ve arayış gibi evrensel temaları işliyor. Raif Efendi'nin yaşadığı içsel yolculuk, toplumda sıkışmış olan bireylerin sessiz isyanını temsil ediyor. Aynı zamanda, sevginin insanı değiştiren gücünü ve sevginin kişiyi daha derin bir anlayışa ulaştırdığını gösteriyor.
Kısacası, Kürk Mantolu Madonna, geçmişte hapsolmuş bir hikayeyi ve bu hikaye üzerinden insan doğasının incelikli yanlarını başarıyla gözler önüne seriyor.
Hiç bitmesin isteyeceğiniz bir kitabın daha sonuna geldik. Eğer hâlâ bu kitabı okumadıysanız, okuma listenizin ön sıralarına almanızı öneririm.
Kitapla ilgili düşüncelerinizi ve kitap önerilerinizi yorumlar kısmında benimle paylaşmayı unutmayın.
Yolda Bir Kalem, iz bırakan her yolculukta sizlerle…
Bir aşk hikayesi gibi gözükse de daha çok bir insanın kendini anlama çabası ön plana çıkıyor. 1918-1933 Liberal Weimer Almanyasında değişen toplumsal cinsiyet rolleri ekseninde bir anlatım var. Marianın babası 7 yaşında vefat edince, hasta annesine bakmak için çalışmak zorunda kalmış. Resim sanatından da geçim temin etmek mümkün olmayınca tüm değerlerine aykırı bir iş olan, bundan sonraki hayatında erkeklerden nefret etmesine sebep olan Atlantikte çalışmaya mecbur kalmış. Raifin saf sevgisine inanmamasi da biraz bu yüzden olmuş. 7 yaşından beri babasız büyüyünce de toplumsal cinsiyet rolleri ekseninde Raifin çocuksu yönü baskın oldugundan onu delicesine sevememis. Marianın dediği gibi Raifi de çekip çevirecek, yonlendirecek biri lazım. Biraz onun kendisini sevmesini sevmiş diyebilirim . Herkese iyi okumalar dilerim.