Dünya’nın En Zengin Ülkesi Lüksemburg’da Görülmesi Gereken Yerler
- Pelin YÜCE
- 16 Eyl 2024
- 3 dakikada okunur
Park Municipal
Halk dilinde Stater Park olarak geçen bu park, Lüksemburg şehrinin belediye parkıdır. Şehrin yukarı kısmında yer alan park, Lüksemburg kalesinin eski surlarının bulunduğu 21 hektarlık bir alana inşa edilmiştir. Aslında içerisinde kale kalıntıları, gölet ve birçok park barındırır. Şehir geziniz sırasında dinlenmek için güzel bir seçim olacaktır. Tabii ki çocuklu aileler için de fazla sayıda oyun parkı yer aldığını söylemek istiyorum. Özellikle geminin yer aldığı çocuk parkı, eminim onların başını döndürecek…

Pont Adolphe
Lüksemburg şehrinde yer alan çift katlı kemer köprüsüdür. 1867 Londra Antlaşması’nın ardından şehrin tüm surlarının yıkılması ile şehrin stratejik önemi azaldığından 1896’da hükümet yeni bir köprünün yapılmasına karar verdi. Adolphe köprüsü, resmi olmayan ancak Lüksemburg’un bağımsızlığını temsil eden bir sembol haline gelmiştir. Köprünün üst kısmı, yaya, araç ve tramvay trafiği için kullanılmaktadır. Alt kısımda ise çift yönlü özel bir bisiklet yolu mevcuttur. Şehrin eşsiz bir manzaraya sahip olmasında katkısının büyük olduğunu söylemeden geçmeyelim.

Notre Dame Katedrali
Lüksemburg’un Roma Katolik Katedrali olan bu yapının temeli 1613 yılında atılmıştır ve aslında o dönemde bir Cizvit kilisesidir. Gotik mimarinin önemli örneklerinden biri olan kilise, çeşitli Rönesans tarzı dekorasyonlara da sahiptir. 1935-1938 yılları arasında daha fazla genişletilerek, şu anki katedral haline gelmiştir.

City Skyliner
Dünya’nın en yüksek mobil gözlem kulelerinden biri olan City Skyliner, 81 metre yüksekliğe sahiptir. Orta kısmında yer alan yolcu kabini, aşağı yukarı hareket ederken aynı zamanda kendi etrafında dönmektedir. Şehirde yer alan Altın Kadın Anıtı’nın hemen yanından kurulmuştur. Şehrin muhteşem manzarasını tepeden görmek için harika bir fırsat olduğunu söyleyebiliriz. Hatta alt kısımdaki bardan içkinizi alıp manzaranın tadını çıkarabilirsiniz. Ancak çok uzun sürmediğini söylemekte fayda var. Yine de kesinlikle buna değer.

Gelle Fra
Anıt, Lüksemburglu heykeltraş Claus Cito’nun bir eseridir. Diğer bir adıyla Altın Kadın Anıtı, Birinci Dünya Savaşı sonrasında (1923) Belçika ve Fransız ordularında gönüllü görev yapan ve savaşta hayatını kaybeden Lüksemburgluların anısına yapılmıştır. Savaş kahramanlarını anan ulusu, zaferi ve barışı temsil etmektedir. Anıtın bulunduğu kısımda büyük bir balkon yer almaktadır. Buradan da şehrin güzelliğini seyredebilir hatta fotoğraflarınız için muhteşem kareler yakalayabilirsiniz...

Place d’Armes
1554’te çıkan yangının Ville Haute’nin büyük kısmını yok etmesinden sonra yeni bir meydan düzenlemesi yapılmıştır. Garnizonun geçit töreni olarak kullanıldığı için Place d’Armes olarak tanınmıştır. Günümüzde ise yaz akşamları müzik gruplarının konser verdiği bir alana dönüşmüştür. Ayrıca her ayın ikinci ve dördüncü Cumartesi günü bit pazarı ve Aralık ayında Noel pazarları bu meydanda kurulmaktadır. Ihlamur ağaçlarının mis kokusu eşliğinde meydanı dolaşmak, gezinize ayrı bir huzur katacaktır…

Place Guillaume II
Lüksemburg’un güneyinde yer alan bir kasaba meydanıdır. Lüksemburg Belediye Binası ve Büyük Dük William II’ nin atlı heykeli bu meydanda bulunmaktadır. Meydan şimdilerde, açık hava müzik alanı olarak kullanılmaktadır.

Palais Grand Ducal
1572 ve 1795 yılları arasında belediye binası olarak kullanılan saray, sonrasında yalnızca büyük dük ve ailesine ayrılmıştır. II. Dünya Savaşı’nda Alman işgali sırasında Naziler tarafından konser salonu ve meyhane olarak kullanılan sarayda, mobilyaların ve sanat koleksiyonlarının çoğu zarar görmüştür. 1960’larda Düşes Charlotte’un sürgünden dönmesiyla saray tekrar dekore edilmiştir. 1966 yılından itibaren Lüksemburg ordusu askerleri sarayı muhafazaya almıştır. Günümüzde Büyük Dük’ün resmi işlevlerinin yerine getirilmesinde kullanılmaktadır. Yabancı devlet başkanları bu sarayda ağırlanmakta ve hükümet üyeleri için yıl içerisinde birçok resepsiyon düzenlenmektedir.
Biz Haziran ayından gittiğimiz için denk gelmedik ancak yaz aylarında (Temmuz-Eylül) sarayda rehberli turlar düzenlendiği bilgisini vermek isterim. Gelmeden önce bu yaz olup olmadığını araştırmanızı öneririm.

Casemates du Bock
1994 yılından itibaren UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer edinen bu alan, 963 yılında Lüksemburg’un temel taşı kabul edilen kalenin inşa edilmesiyle başlamıştır. Bock Casemates, kilometrelerce tünelden oluşan bir yeraltı savunma sistemidir. Şehrin en önemli turistik yerlerinden biri olan yeraltı kalesi, eşsiz tarihi tünelleri ve yer altı mezarlarıyla sizi tarihin büyüsüne sürükleyecektir. Bazı bölgelerin sıkışık olması nedeniyle klostrofobisi olanlar için sıkıntı olabileceğini söylemek gerekir. Ancak muhteşem manzaralar göreceğinizi de unutmayın. Bazı dönemlerde yoğunluk nedeniyle bilet almak için fazlaca sıra beklemek gerekebiliyor, bu yüzden online almanızı tavsiye ederiz.

Chemin de la Corniche
Lüksemburglu yazar Batty Weber’e göre ‘Avrupa’nın en güzel balkonu’ olarak adlandırılan bu balkon, gerçekten görülmeye değer manzaralar sunuyor. Balkon, 17. yüzyılda İspanyollar ve Fransızlar tarafından inşa edilen surlar ve Alzette Vadisi boyunca uzanmaktadır. Ayrıca, Alzette Vadisi, Grund şehir bölgesi ve Rham Platosu’nun muhteşem panoramik manzarasını ortaya çıkarmaktadır. Bu manzaraları görünce şehre büyülenmemek elde değil…

Ascenseur panoramique du Pffaffenthal
Lüksemburg’un aşağı kısmı ile yukarıda yer alan kısımları birbirine bağlayan ve tamamen halka açık bir panoramik asansör bulunmaktadır. Alzette Nehri Vadisi’nin muhteşem manzarasını buradan da görmek mümkündür. Ayrıca asansörün üst kısmında bir piyano konumlandırılmış ve çalınabilmektedir. Sürekli orada olup olmadığı konusunda bir bilgim yok ancak manzaraya güzel bir hava kattığını da söylemek gerek… Konuyla ilgili farklı bir bilgisi olan varsa yorumlar kısmında yazabilir.

Eğer hala okumadıysanız, öncelikle "Dünya’nın En Zengin Ülkesi: LÜKSEMBURG" yazımı okumanızı tavsiye ederim.
Yolda Bir Kalem, iz bırakan her yolculukta sizlerle…
Commenti